Tag: sgk kayıtları

Binlerce silikozis hastası SGK kayıtlarında yok!

SGK’ nın açıkladığı 2011 yılı iş kazaları ve meslek hastalıkları istatistiklerini görünce insan ne diyeceğini şaşırıyor. İş kazaları (cinayetleri mi?) deyince dünyada hep ilk üç içinde yer alan Türkiye sıra Meslek Hastalıklarına gelince yüzümüz güler! Çünkü SGK verilerine göre bizde meslek hastalığı yok derecesinde! Ama son üç senedir yaşanan olay bunun da ötesinde. Tanısı bizzat Sağlık Bakanlığı meslek hastalıkları hastanelerinde kesinleşen ve SGK kurumları tarafından silikozis tanısı ile kendilerine maaş bağlanan binlerce kot kumlama işine bağlı silikozis hastası işçi resmen silinmiş, buharlaşmış durumda!

2011 yılı SGK verilerine bakarsak 69.227 iş kazası olduğu ve bunlara bağlı 1710 kişinin öldüğünü görmekteyiz. Bu rakamların ürkütücülüğü ortadadır. Türkiye’ de ölümle sonlanan iş kazaları oranı Kuzey Avrupa ülkelerine göre yaklaşık 10 kat daha fazla. Bu bize aslında çalışma yaşamındaki vahşi koşulları göstermekte. Ama sıra meslek hastalıklarına gelince durum birden değişir.Türkiye meslek hastalıkları açısından birden Dünyanın en güvenli ülkesi haline gelmekte! İş kazalarının bu kadar yüksek olduğu çalışma koşullarında meslek hastalıklarının bu kadar az olması nasıl açıklanabilir?

2011 verilerine göre Türkiye’ de 670 işçi meslek hastalığına yakalanmış ve 10 kişi meslek hastalığı nedeni ile ölmüş. Bu rakam beklenenden çok düşük düzeyde. Çünkü kabaca işçiler içinde meslek hastalığına yakalanma oranı Dünya ülkelerinde 1000’de 4 ila 12 arasındadır. Biz en düşük rakamı yani 100 de 4’ü esas alsak ve sadece işçi kategorisindeki sigortalıları hesaba katsak bile yaklaşık 11 milyon işçi içinden yılda 40 binden fazla meslek hastalığının çıkması gerekir. Oranı daha yüksek tutsak ve toplam işçileri hesap edersek bu rakam çok daha da yükselmekte. 2011 yılı böyle iken diğer yıllar da bundan farklı değil. SGK verilerine göre meslek hastalığı sayısı 2010 yılında 533 (on binde 5), 2009 yılında ise 429 görünmektedir.

Şüphesiz ki birinci sorun meslek hastalıklarına tanı konulamamasıdır. Burada Üniversitelerimizdeki, yani Tıp eğitimindeki sorunlar akla gelmelidir. Üniversitelerimiz bu alanda çok yetersiz kaldı (veya bırakıldı) , Meslek Hastalıkları Hastanelerinin gelişimi ise sürekli olarak engellendi. Ülkemizde Meslek hastalıkları/ iş sağlığı konusundaki uzmanlık alanı daha çok yeni tanımlandı ve henüz çok az uzmanımız var. Açıkçası bu konu uzun yıllardır ne üniversitelerin, ne bakanlıkların hatta ne de işçi örgütlerinin önemli bir gündemini oluşturmadı.

Anma sorun sadece bu değil. SGK verilerine göre bir işçinin hastalığının meslek hastalıkları istatistiklerine girmesi için meslek hastalığının tıbbi tanısından sonra bu hastalık ile işçinin çalışma yeri ve koşulları arasında müfettişler tarafından yapılacak inceleme ile illiyet bağının gösterilmesi ve işçinin %10’dan fazla işgücü kaybına uğramış olup tazminatı hak etmesi gerekir. Eğer bunlar yoksa bu hasta işçiler rakamlarda görünmez. Eğer müfettişler bu durumu işçi lehine raporlamamış iseler işçinin hastalığının mesleğe bağlı olduğunu mahkeme yolu ile ispatlaması gerekmektedir. Dolayısıyla tıbbi olarak sağlık kurumları meslek hastalığı tanısı koysa da yukarıda açıklanan nedenlerle bu hastalar “resmen”(?) meslek hastası sayılmaz ve Türkiye’nin tüm dünyaya duyurduğu veriler içinde yer almaz.

 

Gelelim kot kumlama işine bağlı silikozis hastası olan işçilere. Binlerce kot kumlama işçisinin bir meslek hastalığı olan silikozise yakalandığını devletin hem sağlık hem de sosyal politikalarla görevli kurumları onaylamasına ve bunların önemli kısmına özürlüler yasası kapsamında bile olsa “bir çeşit iş göremezlik maaşı” bağlanmış olsa da bu işçiler SGK verilerinde yok. Çünkü bu işçilerin % 95’den fazlası SSK’sız çalıştırılmış. Dolayısıyla bunlar tıbbi olarak silikoz tanısını alsalar da SGK’ya göre silikozis değillerdir. Daha doğrusu işçi sayılmadıkları için meslek hastalığına da yakalanmış olmazlar! Açılan iş tespit davalarının da işçiler lehine sonuçlanması ise pek ender görülen bir şey. Dolayısıyla sigortasız çalıştırılmış kot kumlama işçilerin önce silikozise yakalandığını teyit ettirmesi gerekir (Bu her türlü zorluğa rağmen hekimler tarafından gerçekleştirildi). Sonra işçinin işçi olduğunu ispatlaması gerekir. Kayıt yok, istenen iki şahidi (hem de sigortalı!) nereden bulacaksın. Hadi buldun sonra da işçinin gerçekten o işte çalıştığını, o toza maruz kaldığını ispatlaması istenir. İşveren ortada yok. Varsa da işçinin bildiği patron başka, kağıt üstündeki patron başka. İş yeri ortada yok, olsa da iş yerinin o bölümü çoktan ortadan kaldırılmış. Gel de ispatla!

2009-2011 arasında Meslek Hastalıkları Hastaneleri ve diğer sağlık kurumlarında binlerce işçiye silikozis tanısı konuldu, SGK Yüksek Sağlık Kurulu bunların büyük bölümünün % 15’den fazla işgücü kaybına uğradığını kabul edilip aylık bağladı. Bu dönemde 50 civarında işçi bu hastalıktan öldü, ama verilere gelince 2009-2011 yılarında Tekstil/Hazır giyim iş kollarında görülen meslek hastalığı sayısı bu üç yıl için toplam 35(?) civarında ve bunlar da başka hastalık. Çünkü silikoz diye bildirilenlerin hemen hepsi maden işçileri. Tekstil/Hazır giyim iş kolunda meslek hastalığına bağlı ölüm ise resmi olarak yok! İşçilerin eylemleri ve kamuoyu baskısı ile işçilerin işçi olduğu kabul ettirilemedi ama “özürlü” oldukları keşfedilip oradan, primsiz ödemelerden bir miktar aylık bağlandı. Hasta işçiler sorunları ile birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kapsamından Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı devir edildi. Tıbbi kayıtları silikozis olsa da artık bu hasta insanlar işçi değil, hastalıkları da resmi olarak silikozis değil!

İnanılmaz ama binlerce meslek hastası işçi buhar oldu! Bakanlık bütün dünyaya resmen doğru olmayan bir rakamı bildirmekte. Biliyorsunuz bakanlık sitesinde veriler İngilizce de yayınlanmakta. Bizde gizlilik yok! Her şey şeffaf!  Bakanlık “bu işçiler sigortalı çalışmadıkları için ve sigorta üzerinden mesleki hastalık tazminatı alamadıkları için prosedür böyle, biz bu rakamı verdik” diyemez. Çünkü öncelikle silikozis mesleki etkenler dışında oluşmaz, demek ki bu hastalar işçi ve meslek hastası. Hadi SGK kapsamında tazminat vermediniz ama yine de bunları meslek hastası olarak bildirmeniz gerekmez mi? Bu Türkiye’nin çalışma yaşamını ilgilendirmeyen bir şey mi ki yıllık istatistiklerinizde yer almaz?

Yüzde yüz önlenebilecekken hastalanmalarına ve birçoğunun ölümlerine göz yumduğumuz işçileri şimdi de insan ve hasta yerine koymayarak göz önünden atmaya, onları özürlü/engelli parantezine alıp çalışma yaşamımızın vahşi gerçekliğini yansıtan çok acı ve değerli bir belge konumundan uzaklaştırmaya çalışıyoruz.

Hepimiz birer birey olarak her an gerek zihinsel gerekse fiziki engelli bir duruma gelebiliriz. Bu doğal ve insani bir durum. Ama bir yönetim için en kötüsü “insanlık engelli” duruma düşmek!

Prof. Dr. Zeki Kılışaslan